25 Nisan 2014 Cuma

Alain Delon le Magnifique..The most beautiful man of all time

13 Nisan 2011 Çarşamba

I'm a picture of salvador dali.


Deli değilim ben,ilgi alanım özgürlük...herkes gibi sıradan bir hayatım olsun diye uğraşıyorum ama çok yoruluyorum amatörüyüm yaşamın..
her durumda herkese karşı mutlaka üstünlük taslayan bir cins im bazen kibirliyim de ama dostlarım en çok bu yönümü sever...:))
gerçek bir aziz de degilim. nefis günah çeşitlerim var...
sinirli, birlikte yaşaması zor biriyim, arada sırada neredeyse kazara bir azizlik yaparım.sevdiklerimi hırpalarım.kırıcı ve kabayımdır ama en azından dürüstüm.cinsim berrak benim...
bu hayata pek gıpta etmiyorum.süt beyazı kürk bir palto, sıcak terli elleriyle boynuma asılacak bir bebek,bütün bunları hiç canım çekmiyor.bir falcıya fal baktırma isteğinden bile yoksunum bu ara...
nasıl davranacağımı dert etmem film setine senaryosuz çıkmış bir oyuncu gibi hissederim kendimi, yetişkin rolü yapmaktan iyidir di mi? ama pandiklicem çok insan var sırada..:)
paramı da duygularımı da tutumlu kullanmam. Hiçbir şey ayağıma gelmez;en azından iyi olan hiçbir şey.Her şeyi gidip almam gerekir.. bir insanla yaşamaya alışmakla uğraşamam artık istediğimi elde etmekten çok yalnız kalabilmek peşindeyim..
benim de kötü günlerim oluyor tabii yataktan bile kalkamıyorum bazen nefes almak bile istemiyorum ama kim olmadığını iddia edebilir ki! hangimizin doğuştan tanrı vergisi sonradan ise kul yergisi mutsuzluktan tıklım tıklım dolu sandığı bohçası yok ki ?!.mutsuz olmakla duygusuz olmak arasındaki seçimi yapalı çok degil 5-6 asır oldu...
acımasız bir eleştirmenimdir evet ama genellikle haklıyımdır da...
kötüleri severim daha kötülerden kaçabilmek için.keşke hepimiz basit olabilsek...
tehlikeli bir şey dürüst olmak eğer budala da değilsen.güç bir şey bu yüzden insanın sevdiklerine haksızlık etmemesi. hemfikir olmak gerekmiyor düşünebilmek yeterli.. dün tanımadığım insan için yarın üzülemem...bana herkes huzur verir..kimileri gelerek kimileri giderek,sahi kaç gözyaşı damlasına değer adın? zaman aksın beni de götürsün,hepsi hepsi hayat nasıl olsa..zira benim de üstümde de birgün Otlar bitecek!.Puantiyeli hayatımın irili ufaklı lekeleri olsun. Ama benim olsun,afiyet bal,şeker olsun...

wonderful life..


Ben ne miyim? ben karanlıkta atmaya utandığın çığlığım, evrimin manifestosu, devrimin toprakta kalan kısmıyım, dolunayda ayın karanlık yüzünü görebilenlerin nefesiyim, yapabilmeyi istediğin tüm acımasızlıkları yapabilen iradenim, en utandığın duygunun azgın süvarisi, vicdan krallığının zindanındaki tek mahkumum, eşşeğin osurduğu, yelin götürdüğüyüm, senin ne olduğunla ilgilenmeyenim, algı duvarlarındaki çatlak benim, tanrının kılıcının kör tarafı, şeytanın ateşinin sönmüş koruyum, Darwin'in dua ettiği, alçakgönüllüğün şeytanı, kibirin meleği, aşilin tendonuyum, laplace şeytanıyım, Schrödinger`in kedisiyim, sabah kalktığında boğazını yakan ilk nefesin nedeniyim, 2X2=5 im, duygularının rutubetiyim, kendinde nefret ettiğin herşeyin distribütörüyüm, için için sevdiğin dayatmanın big brother'ıyım, gözlerini kırmızı yapan baharatın değirmen taşıyım, yeşil reçetelerin nedeni, kırmızı reçetenin efendisiyim, hiç hesaplayamadığın kar, hep merak ettiğin zararım, Adolf'un vaftiz babası, mideni bulandıran çürümüş gerçeğin bakterisiyim, Castro'nun rakı arkadaşıyım, her damla yalan gözyaşının hesabını tanrıya verenim,söylemekten utandığın herşey, yaparken gururlandığın hiçbirşeyim,I aganist I ın türkçe karşılığıyım, dalaylamanın cüzdanı, papanın nirvanasıyım, üçgün sonra siktir eeet dediğinim, ben ne miyim? ben hiçbir şeyin herşeyiyim...

herşeyimi kaybetsemde gülüşüm hep 10 numara..


Nefes alıyorum-nefes veriyorum-görüyorum-yaşıyorum... Ve sanırım büyüyorum. Her dakika bir şeyler ekleniyor benliğime. Öğreniyorum yaşamayı kendime göre… Her defasında duygu potansiyelim biraz daha azalıyor; her defasında biraz daha hoyrat yaşıyorum. Gülmeyi unutsam da tebessüm edebiliyorum şimdilik. Ağlamayı unutsam da gözlerim dolabiliyor sebepsizce… Yalpalamaya başlıyorum başım dönüyor hayattan, dostlar yetişiyor imdadıma kendileri için savaştıkları yetmiyormuş gibi benim için de savaşıyorlar yerçekimiyle…
Bazen birileri çıkıyor karşıma; hiç tanımadığım… Kendimden gereksiz yere tavizler veriyorum onlar için… Kazancım defterler dolusu cümle ve biraz gözyaşı oluyor. Dediğim gibi öğreniyorum…
Gülmek ve delilik arasında ince bir çizgi olduğunu savunur Hippokrates; işte kimi zaman o çizgiye yaklaşıyorum... Kendimle çeliştiğim düşünülebilir. Keza yazının başında gülmeyi unuttuğumdan bahsettim. Fakat mutlu olarak gülmek var, gülünç bir durum karşısında gülmek var, bir de benim vakıf olduğum gibi; sebepsiz yere gülmek var.
Bu aralar buyum ben… sanıyorum ki uzun bir süre daha böyle kalacağım…

8 Kasım 2010 Pazartesi

dogs with no tails.


Sıkılmadınız mı? Hep aynı cümleler, aynı ses tonları, aynı ezik şairler, yıllardır liselilere aşkı anlatan ucube yazarlar, .. küçük böcekler, acı tacirleri, her satırda, tam da aynı şeyleri yaşadığınıza, aynı şeyleri hissettiğinize inandıracaklar sizi. Sonra içine üşüştükleri o küçük mağarada ne olduğunu merak ettirecekler. Durmadan aşkı anlatırken, diğer yandan insan kılığında çıkıp karşınıza, asla yaşamamanızı sağlayacaklar o aşkı. Çünkü gerçekleşmesini engelledikleri sürece hayal satabilecekler size. Ve sonunda adımınızı atacaksınız o mağaraya, belki yıllar alacak içinde dolanmak, keşfetmek. Sonunda, içerde bir bok olmadığını anladığınızda bir diğeri çıkıp "bir mağaraya girdim, uzun zaman herşey güzeldi, ama şimdi farkediyorum ki koca bir boşluktan başka bir şey değilmiş" diyecek. Tamamen aynı şeyleri yaşadığınızı düşüneceksiniz, aynı şeyleri hissettiğinizi. Ve başka bir mağarayı işaret edecek size... Bir yıl daha geçecek, boşalıp boşalmadığını anlayamayan kadınlar ve her halükarda boşalan erkeklerden biri olmanız için. Nihayet günün birinde her şey yalan gelmeye başlayacak. Çünkü her şeyin aynı ağızdan çıktığını, hepsinin aynı cümlelerle yazıldığını göreceksiniz. Siz yolun sonuna geldiğinizde pek çokları henüz yola çıkıyor olacak. Ve aynı şairler, aynı yazarlar, aynı şiirler, aynı şarkılar, aynı diziler, aynı filmler, ille de aynı cümleler, kadehlerinin üzerinden, yola yeni çıkmış bir başkasını dikizliyor olacaklar. Boş bir mağaradan bir diğerine hep aynı yollar uzanacak... Her ne kadar içinde olmasanız da, her gün, eğleceli bile olmayan bir sirkin en iyi ihtimalle önünden geçmek zorunda kalacaksınız. Sıkılmadınız mı bundan? Bu insanlar hala para kazanıyorlar. Ucubeler gösteriyorlar size, ucubeliklerini pazarlıyorlar, bilet kesiyorlar bunun için... Hem, böcekleri geçsek bile, mağaralar sizi de daraltmıyor mu? Siz de oldum olası palyaçolardan korkmaz mısınız?

22 Mayıs 2009 Cuma

"YARIM KALANLARA RAĞMEN"


şubat ayını hiç sevmem,arada kalmışlığından mı,gereksiz sevgililer günü klişesinden mi bilemedim ama tek tesellim kısa olması:)..iğrenç şubat ayının o malum gününde,yani sevgiler gününde tabir-i caizse 3 sap yemekteyiz,klasik caz çalan şık bir restoran da koyu bir sohbete daldık,tam heyecanla birşey anlatırken duyduğum sesle elim havada kaldı ve bütün söyleyeceklerimi unutmuştum,bugüne kadar duyduğum en güzel seslerden biriydi dersem abartmış olmam,restoran sahibine biraz şirinlikle cd nin bir kopyasını ele geçirdim ve o günden beri vazgeçilmez şarkılarımdan oldu "yarım kalanlara rağmen" sözlerin can acıtı gerçekliği,olağanüstü yorumuyla yeni neslin en büyük yıldız adayı zeynep sağdaş. müthiş bir söz yazarı,besteci,müzisyen,yorumcu kimliğinin dışında çok içten ve samimi bir dost ve dünyalar güzeli:) insan daha ne ister ki..henüz albümü çıkmamasına rağmen hiç te azımsanmıycak bir hayran kitlesi var ve her geçen gün çığ gibi büyüyor,bende kendisinin en büyük hayranlarından biriyim ve yeni çalışmalarını heyecanla bekliyorum.güzel sohbetlerimizi de özledim..:))hakkında daha detaylı bilgi için:http://www.zeynepsagdas.com
http://www.myspace.com/zeynepsagdas

21 Mayıs 2009 Perşembe

SİTTİR ME UP:)

eurovision bitti ama hadise'nin saçma açıklamaları daha sürecek gibi,yarışmanın birincisi norveçli şarkıcı için " Çocuk şirin, tatlı. Tatlılığa oy veriliyorsa biz de bir dahaki sene Türkiye adına şöyle toplu saçlı, toplu küçük bir kızı yollayalım"diyerek beni benden etti,çocuk dediği yarışmacıyla aralarında sene bile değil sadece 7 ay fark var üstelik aklın yaşta değil başta:) olduğunu bilmiyor mu bu olay kızımız? o çocuk! 5 yaşından beri piyano ve keman çalıyor,besteci,söz yazarı,oyuncu,dansçı ve müzisyen e daha ne olsun,üstelik senin gibi çakma değil(belçika) gerçek avrupalı..ya yalın'a ne demeli biraz müzik kulağı olan herkes şarkının çalıntı olduğunu pardon esinlendiğini anlar. yalın mı desem yalan mı desem! bak eskiden çalan popçu abini örnek al artık çalacak şarkı bulamayınca yalancılıklarını reklamlarda sürdürüyor utanmadan. bu işte iyi olduğunu anlamış ki yetkililer,reklama arkadaşı uygun görmüşler:) ayıptır yahu herkes soruyor bana"albüm ne zaman çıkıyor" diye,çıkmıyor kardeşim,çalacak şarkı bırakmadılar:) vazgeçtim,almanca dvd çıkarıcam,dağılın:)

18 Mayıs 2009 Pazartesi

EUROVISION HADİSE'Sİ..


bir eurovision gecesini daha kazasız,belasız atlattık.milletimize geçmiş olsun.sahi nedir bu ciddiyet kuzum,biri beni aydınlatsın lütfen.aylar önceden yarışmaya gidecek şarkıcı seçilir ve milletimiz onunla yatıp kalkmaya:) başlar.ne yemiş,ne içmiş,ne giymiş,iyimiymiş?!!..sonuçta bir yarışma,eğlenceli de bir yarışma aslında ama nedense bir biz eğlenemedik toplum olarak.geçen yıllarda sertab erener(hani şu 50 yaşında olupta teenage ayağı yapan) ülkemize birincilik getirmişti.ne oldu bütün halk sokağa dökülüp tek bir ağızdan "everyway that i caaaaan" diye bağırdı:)..eminim toplumun %98'i ne dediğini bile anlamıyordu belki ülkenin bir köşesinde sertab'ı sevtap,şarkının adını da "eldiven tak ayten" sanan birleri vardır.peki bu sene ki jüriye ne demeli..4 adet trt koro kızı her biri 60 yaşında avize saçlı teyzeler ve renk körü(kıyafet uyumundan dolayı) bıyıklı amcalar,bizim adımıza oy verdiler..biraz düşündüm de,bu jüriyi seçen kurula katılıyorum aslında,ama gülmekten katılıyorum.bu kadar ciddiye almayın bakın ingilizlere yarışma tarihinde ilk kez 5.olmuşlar,geçen yıllarda hep sonuncu.müzikle biraz ilgilenenler bilirler dünya müziğine yön vermiş bir çok usta ingilizdir; the beatles,genesis,dire straits,led zeppelin,queen,rolling stones,eric clapton,pink floyd,elton john,sting,depeche mode,sade,coldplay,ub40,eurytmics,george michael,david bowie,alan parsons,james blunt,erasure,faithless,massive attack,placebo,simply red,the cure,amy winehouse vs.vs..daha bir sürü var ve hepsi birbirinden usta müzisyenler,şaşırdınız di mi:)..adamlar yarışmayı ciddiye almazken,biz gurur meselesi yaptık.seneye ben mi gitsem acaba? şöyle manalı ingilizce bir şarkıyla,şarkının adı bile hazır "morning,morning where are you going?"..neyse,bırakalım da hadise şerefli 4.lüğünün tadını çıkarsın.yok birşey dağılın,hadi herkes evine..

14 Mayıs 2009 Perşembe

friends will be friends;)


herkesin ilginç birkaç arkadaşı vardır ama benim bütün arkadaşlarım ilginçtirler ve her birinin bizzat şahit olduğum tuhaf hikayeleri vardır.içlerinde en tuhafı artık yurtdışında yaşayan ve adını bulunduğu ortama uyduran kenny'dir:)).yaptığı ve söylediği herşey tam anlamıyla bir olaydır kenny'nin. 2000 yazında müthiş eğlenceli bir mikonos tatili dönüşünde,atatürk havalimanında,aktarma bekliyoruz,o yıllarda havalimanı içerisinde sigara sadece küçük bir oda da içiliyor,3-4 masası bulunan bu oda da bulduğumuz tek boş masayı işgal ediyoruz hemen,derken koyu bir sohbet başlıyor. o yıllarda henüz çok yeni olan müzik grubu duman'ın elemenlarının bize doğru gelmekte olduğunu farkediyorum ve sorumlu bir arkadaş edasında kısık sesle kenny'i uyarmaya başlıyorum.."duman geliyor" kenny bağırarak "ne geliyor?" ben yine"duman geliyor salak"diye bağırıyorum.kenny "öf tamam be sende"deyip,sigarasını söndürüyor:) o sırada yanı başımda bekleyen duman'ın solisti kaan,nazikce oturup,oturamıyacağını soruyor "lütfen buyurun"diyorum ellerindeki gitarları duvara dayadıktan sonra sigara çıkarıyorlar ve bizden nezaketen izin istiyorlar.benim "tabiki lütfen için" dememe fırsat vermeden,konuya kenny dahil oluyor "tabiki için ama bu tarafa üflemeyin,arkadaşım deminden beri duman geliyor diye sigara içirmedi bana".o anda yüzümün aldığı hali görmenizi isterdim.daha ben bu dumuru atlatamamışken günün sorusu kenny'den geliyor "ee gençler,ne işle meşgulsünüz?" ve yerlerdeyim..;)

İLİŞKİM ÇELİŞKİMDİR;)


son zamanlarda,dostlarım facebook'taki ilişki status'üme,tabiri caizse takmış durumda:) kimi görsem "yeter artık,sıkıldık hergün sevgili değiştirmenden"diye serzenişte bulunuyorlar.aslında bende aynı dertten muzdaribim.lütfen birileri bana ilişki status'ümü hangi durumlarda değiştire bileceğimin açıklamasını yapsın.eve biri gelince durum "ilişki de" oluveriyor,eğer sohbet uzarsa "karmaşık" oluyor.buraya kadar anlaştık sanırım,eğer o gece evine gitmeyip,bende kalmaya karar veriyorsa durum"nişanlı" oluveriyor:) haftasonu sahnemi izlemek için mekan'a gelip,ardından eve geliyor ve birde bütün haftasonu bende kalıyorsa eğer durum"evli" oluyor doğal olarak.dikkat eden arkadaşlarım bilirler,her pazartesi "ilişkisi yok" durumundayım ee insanların işi gücü var,okulu var di mi:)bu işin şaka yanı,gerçek olan yanı ise bütün ilişkilerimin facebook'taki gibi kısa sürmesi,sanırım sorun kriterlerimde,daha ilk ilişki de çıta yüksek tutuldu bir kere,ne yapsam da olmuyor huyum böyle.ben bu yazıyı yazarken radyo'da mr.cohen söylüyor,ah keşke diyorum. "If you want a lover
Ill do anything you ask me to
And if you want another kind of love
Ill wear a mask for you
If you want a partner
Take my hand
Or if you want to strike me down in anger
Here I stand
Im your man"....;)

12 Mayıs 2009 Salı

SICAK ÇOK SICAK OLACAK BU GECEEEE:)


anlamsız bir kışın ardından nihayet yaz geliyor. emimin şimdi herkes benim gibi deniz,güneş,kum üçlüsünün hayaliyle yanmaya başlamıştır bile,ama sıcaklara dikkat.her yıl yaz mevsiminde koca koca adamlar,haber kanallarında boy gösterip,açık kalp ameliyatı yapar edasında "sıcaklardan nasıl korunmalıyız"ı anlatırlar..işte böyle sıcak bir yaz günü yolum aydın'ın şirin mi şirin!! didim ilçesine düşmüştü.sıcaktan kavrulmuş bir halde bir otelin lobisinde buldum kendimi,aksanlı konuşan bir egeli genç garson yanıma yaklaştı ve"soğuk birşey alırmısınız"dedi.hiç beklemeden"light kola"diyiverdim..garson kişi "tom aldınız mı?" diye bir kelam etti,sıcaktan olsa gerek ben bunu"domaldınız mı?" anladım,daha pardon! demeden aynı soru "domaldınız mı?".ilk kez geldiğim bu tatil beldesinde herşeyin bu yolla halledildiğini düşünürken,garson kişisi kolundaki elektronik alışveriş bilekliğini gösterip "tom alın lütfen" dedi.işte o an durumu anladım ve dumurum geçti.bir an gözümün önüne açık büfe akşam yemeği geldi ve hızla olay yerinden uzaklaştım.sıcaklara dikkat!! tom alın,hayata bağlanın..

kendime not...:) ölmeden önce yapılacaklar.

Daha çok insan sev,günde en az 3 kişiyi sev:),bütün filmleri izle,korsan olsalar bile,organ bağışında bulun vicdanı nı sevindir özellikle beynini bağışla biliyorsun çok ihtiyacı olan var:),bütün kitapları oku mümkünse ikinci kez,baş ucundakilerden başla..bütün güzel şarkıları dinle(kaldıysa) hiç söylemesen de ezberle,insanları dinliyormuş gibi yap bu onları özel biri yapar;)ne söylediklerini anlamasan da belli etme..her anın tadını çıkar inan zevkli oluyor..istemiyorsan yataktan hiç çıkma,hir bir şey yapma,verdiğin sözleri tutma ama kendini sevmeyi de unutma,narsisizm fena bişey değil..geç öleyim diye spor yapmaya da kalkma:) kovalanmadığın sürece koşmak ne işe yarar araştır..aklına geleni yap,düşündüğünü söyle..onurlu,ahlaklı biri olmanın bacak arasıyla bir ilgisi olmadığı gerçeğini unutma..sevdiğin içkilerden daha çok iç,moda diye önüne konulan içkiyi içme,damak tadının modası olmaz salak olma..godfather(1-2) filmini milyonuncu kez izle ve her seferinde ilkmiş gibi tırnaklarını ye..bütün eski sevgililerine,aynı yerde,aynı saat te randevu ver veee gitme..zaten eskiler,eskimişler,aynı duvara iki kere çarpma,çarpsan da çaktırma;).bütün küfürleri öğren(tabi kaldıysa) ve kullanmaktan çekinme,nasıl olsa mahallenin iyi çocuğu olamazsın,hem kim ister ki:))..sorulara soruyla cevap verme,yazık karşındakini de düşün..dünya da yapmadığım ne var diye düşünüp saçma sapan şeyler yapma,kendi dünyanın farkına var ve aslında herşeyi yaptığını hatırla,pişman olma..yaratıcılığın ve yeteneğin ne olduğunu bilmeyen bir topluma ahkam kesmeye kalkma,mümkünse bütün ödülleri topla(oscar,grammy,golden globe,emmy,tony vs..)insanların yüzüne hatalarını,söyle arkalarından konuşma her zaman yaptığın gibi yüzlerine söyle çok eğlenceli oluyor:)..oscar wilde'ı bir italyan markası yada araba zannedenlere gülme mr.wilde'a ayıp:)...vasiyet yaz ve ölünce gömülme,ruhun nereye gider bilinmez ama beden böceklere..daha yapacak çok iş var hadi sallanma:)

KEŞKE..

keşke ile başlayan cümleleri sevmedim hiç bir zaman,pişmanlığım olmadı ki benim,güzel bir çocukluktu benim ki ayrancı da, aşağıdan yukarıya.sevilen biriydim çevremde biraz yaramaz biraz haylaz ama saygılı ve akıllı:).."büyük adam olur"derdi ben büyürken birileri,büyüdüm büyük adam oldum kalbim sığmadı gövdeme..çocukluğumda benimle,şurada bir yerlerde..zararı yok çevreye..olsa da kime ne,dna'm böyle.hep aykırı diye adlandırıldım,ta ilkokul da yapıştı bu terim üstüme"büyüyünce ne olucaksın yavrum"sorusuna herkes hep bir ağızdan"örtttmeeen,doktorrrr,askeerr"derken ben kürtaj olucam dedim ve yıkıldı ortalık:),aşk a inanırım ve severim aşık olmayı.yıldırım aşkları ağır çekim yaşadığım zamanlar oldu,ağrısız,sızısız unutmayı öğretti hayat bana hiç "keşke" demedim giderken..hayatı seviyorum,bitmeyen bir oyun gibi geliyor bana.herkes yuvarlak bir kütle nin üzerinde sabit denge de duruyor ve güçlü kuvvetli biri o kütleyi çeviriyor, oyun denge oyunu,sıkı dur,sıkı bas yere kural bu..kim önce kaybederse dengeyi oyundan çıkıyor,ne mutlu hala oyundayız tadını çıkaralım bari:).aptallara ve aptallıklara yer yok hayatımda.keşkelere asla..pişman olacağım birşeyi yapmamaya gayret ediyorum,yüksek gerilim hattında yaşıyorum aşklarımı,ayrılıklarımı.çok komik ve eğlenceli olduğumu söyler dostlarım,ne mutlu bana onları eğlendiriyorsam eğer,kalp krizinden ölecekmişim gib bir his var içimde..o gün geldiğinde,çocukluğumda gelir mi benimle? gelmese,oyunda kalsa KEŞKE.